Protagoras’a Göre İnsan Her Şeyin Ölçüsüdür: Felsefi Bir Yorum, Komik Bir Bakış
Bundan yaklaşık 2.500 yıl önce, Antik Yunan’da bir adam çıkıp “İnsan her şeyin ölçüsüdür” demiş. Protagoras’tan bahsediyorum tabii. Şimdi, evet, zamanında buna felsefi derinlik katmak çok havalıydı ama bu lafı duyan her genç İzmirli gibi ben de ilk önce şunu düşündüm: “Eeee, peki ben buna ne ölçüde inanıyorum? Bunu en son ne zaman düşündüm?” (Tabii ki geçen akşam, en sevdiğim pizzanın ölçüsüne bakarken!)
Bu yazıyı yazarken kafamı kurcalayan soruları bir kenara bırakıp, şu Protagoras’ın ne demek istediğine tam bir İzmirli kafa yapısıyla bakmaya karar verdim. Hadi başlayalım.
İnsan Her Şeyin Ölçüsüdür: Gerçekten Mi?
Protagoras bu cümleyi söylerken ne demek istemiştir? Her şeyin ölçüsü gerçekten biz miyiz? Örneğin; sabah kahvaltımda 4 dilim ekmek yediysem, o ekmeğin ne kadar doyurucu olduğunu ben mi belirliyorum? Yoksa birileri mi gelip “Hayır, bu ekmekle doğru orantılı şekilde 1 dilim daha eklemelisin” diyor?
Benim bu felsefi çıkmazı çözüme kavuşturduğumda, aslında Protagoras’ın insanın bakış açısına dayalı bir düşünceyi kastettiğini fark ettim. Her insanın hayata ve dünyaya bakışı farklıdır. O yüzden her şeyin ölçüsü, bizim bakış açımıza, ruh halimize, hatta ne kadar aç olduğumuza göre değişir. Yani sabah uyandığında dünya gri ve kasvetliyse, her şey de bir parça daha gri olur, değil mi?
Bir arkadaşım var, sabahları kahvesini içmeden insan yerine konmaz. Evet, öyle bir insan. Kafamda şu düşünce belirdi: “Eğer Protagoras’ı sabah uykusuz bir şekilde görseydik, belki de ‘Kahve her şeyin ölçüsüdür’ diyecekti!” Belki de düşüncelerimiz, bulunduğumuz ruh halinin bir yansımasıdır. Yani, bir sabah, trafik ışığında beklerken “Neden herkes bu kadar sinirli?” diye düşünüyorsak, belki de insanın ölçüsü sadece kendine göre değil, ruh halimize göre de şekilleniyor.
Bir Kumsalda Bir Araba: İnsan Her Şeyin Ölçüsüdür
Geçenlerde Çeşme’de arkadaşlarla denize girmeye gitmiştik. Bir an, kumsalda yürürken bir arabanın hızla geçtiğini gördüm. Yani, cidden, sanki kumsalda Ferrari süren bir adam vardı. Ama bir saniye… O arabayı süren ben değildim, değil mi? “Yoksa ben mi bu kadar farklı düşünüyorum?” diye bir an kendimi kaybettim.
İşte bu, Protagoras’a göre insanın ölçüsüdür. Benim gözümde o araba lükstü, ben o arabayı hayal edemem. Ama başka birinin gözünde o araba her şeyin zirvesiydi, belki de başka birinin gözünde bu sadece gereksiz bir harcama. Kısacası, aynı şey farklı insanlarda farklı şekillerde algılanıyor.
İç Sesimle Protagoras’ı Taklit
İç Ses: “Bir dakika, gerçekten bu kadar derin mi düşünüyorsun? Biraz rahatla, değil mi? Senin yüzünden kahveme tuz mu attım?!”
Benim gibi birisi için, hayat genellikle biraz karmaşık ve sürekli derinlemesine analiz edilen bir yer. Protagoras’ın “İnsan her şeyin ölçüsüdür” sözü bana şunu hatırlatıyor: Her şey bir bakış açısı meselesi. Mesela geçen gün arkadaşlarla sahilde sohbet ederken, birisi “Bugün çok güzel bir gün” dedi. O an hemen şunu düşündüm: “Evet, belki de. Ama dün de çok güzel bir gündü, neden bugün farklı?” O anda şunu fark ettim: Benim gözümde bugün ne kadar güzel olursa olsun, aslında o kadar da “güzel” olamaz çünkü dünün güzelliği hala hafızamda. Yani, benim güzellik anlayışım, ruh halim, anlık hislerim, her şeyim, o anki algıma bağlı olarak değişiyor. Bunu ilk duyduğumda biraz kafam karıştı ama sonra felsefeye dair algılarımın değişmeye başladığını fark ettim.
Sonuçta, Hepimiz Protagoras’ın Haklı Olduğunu Kabul Ediyoruz
Evet, sonuçta Protagoras’ın “İnsan her şeyin ölçüsüdür” derken ne demek istediğini anladım. Bir İzmirli olarak bu hayatın her anını ölçmek de, bazı durumları hafife almak da bana ait. Yani bir çayı içmek, bir pizza yemek, hayatın anlamını sorgulamak hepsi benim gözümde farklı şeyler. Bu, her şeyin ölçüsünün bizim gözümüzde şekillendiği anlamına gelir. Kendi içimdeki felsefi yolculukta bu kadar derin düşünmem biraz tuhaf olabilir ama olsun, ne de olsa hayatın ölçüsü de zaten biziz.
Sonuç olarak, her insan bir dünyadır. Hepimizin bakış açısı farklıdır. Protagoras’ın dediği gibi, insan her şeyin ölçüsüdür. Şimdi, “Peki, bu yazıyı okuyarak ne kazandık?” diye soranlar içinse cevabım şu: Yavaşlayın, düşünün ve yaşadığınız her anı bir ölçü olarak kabul edin. Kim bilir, belki bir gün sizin de gözünüzdeki pizza dünyanın en leziz yemeği olur!