Höyük Nereye Bağlıdır? Bir Yolculuğun Başlangıcı
Hayat bazen bir soru gibi gelir. Nereye gidiyoruz? Ne oluyor? Yolda ne bulacağız? Geçen hafta Kayseri’den çıkıp, höyüğün bulunduğu bölgeyi görmek için yola çıkmaya karar verdim. Hedefim netti: Höyük nereye bağlıdır? Bu soru kafamda dönüp duruyordu ve bir günlüğüne de olsa cevabını bulmak istedim.
Ama anlatmadan önce biraz daha geriye gitmem gerek. Çünkü bu hikaye, bir soru kadar basit değil. İçinde hayal kırıklığı, umut ve biraz da kaybolmuşluk barındıran bir hikaye.
Yolculuk Başlıyor
Sabahın erken saatlerinde, güneş henüz doğmadan, sırt çantamı aldım ve Kayseri’nin sakin caddelerinde yürümeye başladım. O an içimde bir heyecan vardı. Sanki çok uzun zamandır beklediğim bir şeyi yapmak üzereydim. Ama ne tam olarak? Gerçekten de höyük nereye bağlıdır sorusunun cevabını bulmak, beni bu kadar heyecanlandıran neydi?
Çok uzun zamandır Kayseri’nin tarihi yerlerini gezmeyi istiyordum ama bir türlü fırsat bulamamıştım. Bu kez farklıydı. Yolda ilerlerken, her adımda bir soruyla karşılaşıyordum: Bu höyüğün nereye bağlı olduğu, bana ne anlatacak? Yola çıkmadan önce internette okuduğum birkaç şey de bu soruyu kafama daha çok yerleştirmişti. Höyük, eski zamanlardan kalma bir yerdi ama nereye bağlıydı? Kendi köyü mü vardı, yoksa bir kasabaya mı? Bir şehre mi aitti? Kim bilir, belki de o höyük, farklı bir dünyanın parçasıydı.
Hayal Kırıklığı
Yolculuk sırasında en çok düşündüğüm şeylerden biri de, belki de çok uzaklardan bir yerin parçası olamayacağımı fark edişimdi. Bazen hayat, sana çok yakın olduğunu düşündüğün şeyleri birden uzaklaştırır, hiç beklemediğin bir anda. Çünkü o höyük, aslında hiçbir yere bağlı değildi. Beni çok derinden hayal kırıklığına uğrattı.
Bir kasabaya bağlanmadığı gibi, bir şehre de ait değildi. O zaman neydi? Yolda ilerledikçe, içimdeki soru daha da derinleşti. Belki de bu, tarihin bana söylediği sessiz bir cevaptı: Höyük, aslında kimseye ait değildi.
Yolda karşılaştığım bir kadından öğrendim ki, o höyük, zamanında bir yerleşim yeriymiş ama çok uzun yıllar önce terk edilmiş. Şimdi, sadece geçmişin gölgesi gibi kalmış. “Höyük nereye bağlıdır?” diye sormak, belki de zamanın kaçıp gitmesine engel olamayacağımızı anlamak demekti.
Umut ve Yeni Bir Anlayış
İçimdeki hayal kırıklığına rağmen, oraya varınca başka bir şey hissettim. O an, belki de bir tür içsel huzur bulmuş gibiydim. Tüm bu duyguların arasında, yine de yolculuğumun anlamını fark ettim. Belki de soruların cevabı, bazen sadece arayışta saklıdır.
Höyük nereye bağlıdır sorusu belki de, aslında bir yere ait olmanın ne demek olduğunu sorgulamama yol açtı. Her şeyin bir yeri, bir kimliği var mı gerçekten? Bir insan, bir şehir, bir kasaba gibi… Hayatta her şey yer değiştirebilir, zamanla değişir. Ama önemli olan, nereye ait olduğunu değil, nereye doğru ilerlediğini bilmek değil mi?
O gün, eski taşların arasına oturup uzun uzun düşündüm. Belki de hayatta bazen bir yerin, bir şeyin “bağlı” olduğu yeri aramak, aslında o şeyin kendisiyle olan bağını keşfetmekti. Bunu daha önce fark etmemiştim. Zamanla bu höyüğün yalnızca bir yere değil, çok daha derinlere bağlı olduğunu anladım. Geçmişin izleri, kadim zamanların yankıları… Bu, hem bir soru hem de bir yanıt gibiydi.
Sonuçta…
Sonra fark ettim ki, cevabı bulmuşum. Höyük, nereye bağlıdır? diye soran ben, aslında kendi içime bağlıydım. O yolculuk, hem geçmişe hem de geleceğe bir bağ kurmamdı. O gün, belki de en çok ihtiyacım olan şey, sadece kaybolduğum o anı yaşamak, her şeyin bir yerinden bağlandığını hissetmekti.
Bir yeri ya da bir şeyi bağlamak için, öncelikle kendimizi anlamamız gerek. Höyük, nereye bağlıydı? Belki de ona sormak gerek, ama bazen soruların cevabı, sadece bizim onları nasıl sorduğumuza bağlıdır.
Artık biliyorum: O höyük, bir yere bağlı değil. Ama ben, bu soruyu sormakla, kendimi biraz daha anlamış oldum.