Gönye Cetvel Hangisi? Toplumsal Ölçülerin Görünmeyen Hâkimi
Bir araştırmacı olarak, insanların birbirini nasıl ölçtüğünü, kimin “doğru” açıyla yaşadığını kimlerin belirlediğini anlamaya çalışıyorum. Her toplumun kendine özgü bir “gönye cetveli” var — davranışların, rollerin, hatta duyguların bile ölçüldüğü o görünmez araç. Okulda geometri dersinde elimize aldığımız gönye cetvel, doğrular ve açıların kusursuzluğunu sağlardı. Ancak toplumda işler bu kadar basit değildir; burada ölçü, sadece açıyı değil, insanın kimliğini de biçimlendirir.
Toplumsal Gönye: Normların Görünmez Çizgileri
Toplum, bireylerin davranışlarını belli kalıplar içinde şekillendirir. Bu kalıplar, kimimizin doğduğunda üzerine giydirildiği normatif kıyafetlerdir: “Erkek güçlü olur”, “kadın nazik olmalı”, “aile böyle kurulur”, “başarı böyle ölçülür.” Gönye cetvel burada devreye girer. Toplumun çizdiği bu doğrular, bireyleri hizaya sokar.
Bir çocuğun oyun oynarken eline bebek alması veya bir kızın kamyonlarla oynamak istemesi bile toplumun “ölçüsüne” sığmaz. Çünkü gönye, sadece bir ölçüm aracı değil, aynı zamanda bir denetim aracıdır. Norm dışına çıkan her davranış, “yamuk” olarak etiketlenir. Böylece bireyler, kendi potansiyellerini değil, toplumun çizdiği açılara uygunluklarını ispatlamak zorunda kalır.
Cinsiyet Rolleri ve Ölçü Arayışı
Gönye cetvel, toplumsal cinsiyet rollerinde en çok hissedilir. Erkekler için bu cetvel, güç, rasyonalite ve üretkenlikle ölçülürken; kadınlar için duygusallık, fedakârlık ve ilişkisel bağlarla şekillenir.
Bir erkekten “sağlam durması”, ağlamaması, duygularını bastırması beklenir. Bu, yapısal işlevselliğin bir parçasıdır. Erkek, toplumun ekonomik ve fiziksel yapı taşını oluşturmakla görevlendirilir. Tersine, kadının toplumsal görevi ise ilişkileri korumak, duygusal dengeyi sağlamak ve “bağ kurmaktır.” Yani kadın, gönye cetvelinin düz çizgilerini değil, kavislerini tamamlar.
Bu ayrım, yalnızca bireysel tercihler üzerinde değil, kültürel üretimlerde de kendini gösterir. Popüler dizilerde, erkek karakterler genellikle “mantıklı” kurtarıcı, kadınlar ise “duygusal” dengeleyici olarak kurgulanır. Böylece toplum, gönye cetvelinin iki farklı ucunu iki farklı cinsiyete verir — biri doğruluk ve güçle, diğeri duygusallık ve şefkatle ölçülür.
Kültürel Pratiklerde Gönye Etkisi
Her kültür, kendi gönye cetvelini üretir. Bu cetvelin şekli, tarihsel deneyimler, ekonomik yapılar ve dini değerlerle biçimlenir. Örneğin, bazı toplumlarda kadınların kamusal alanda görünürlüğü, “ölçüsüzlük” olarak değerlendirilir; bazılarında ise tam tersine, özgürlük göstergesidir.
Kültürel pratikler, gönye cetvelinin sadece bireyleri değil, kurumları da hizaya soktuğunu gösterir. Eğitim sistemleri, çocuklara eleştirel düşünmeyi değil, “doğru cevap” üretmeyi öğretir. Aile yapısı, farklı yaşam tarzlarını değil, “uygun eşleşmeleri” ödüllendirir. Dinî veya ahlaki kurumlar, bireyin iç dünyasındaki karmaşıklığı değil, toplumsal uyumu önceler. Böylece gönye cetvel, bireyin değil, yapının hizmetinde işler.
Yapısal İşlevsellik ve İlişkisel Bağların Gerilimi
Toplumsal düzende erkeklerin yapısal işlevlere odaklanması, kadınların ise ilişkisel bağlarda anlam araması, tarihsel olarak kurumsallaşmış bir ayrımdır. Erkek, “nasıl üretirim?” sorusuna yanıt ararken; kadın, “nasıl bağ kurarım?” sorusunu yaşar.
Bu fark, yalnızca biyolojik değil, sosyolojik bir sonuçtur. İş bölümüyle başlayan bu ayrışma, zamanla kimliklerin merkezine yerleşmiştir. Erkek, düzenin sürdürülebilirliğini sağlar; kadın, o düzenin insani sıcaklığını. Ancak modern toplumda bu ayrım giderek bulanıklaşmakta, gönye cetvelinin doğruları eğrilmektedir. Kadınlar artık üretim süreçlerinde yer alırken, erkekler de duygusal emeğin parçası olmaya başlamıştır. Bu dönüşüm, gönye cetvelinin yeniden tanımlanması anlamına gelir: artık ölçü, cinsiyetle değil, insanlıkla ilgilidir.
Yeni Gönye: Esneklik ve Farklılık
Bugünün toplumu, sabit doğruların ötesine geçmek zorunda. Gönye cetvel, artık bireyleri hizaya sokan bir araç olmaktan çıkmalı, farklı eğimleri anlamamıza yardımcı olan bir metafora dönüşmeli. Toplum, “düz” olanı değil, “uyumlu” olanı ölçtüğünde; bireyler de kendi kimliklerini korkmadan ifade edebilir.
Gönye cetvelin hangisi olduğunu bulmak için belki de sormalıyız: Biz kimin ölçüsüyle yaşıyoruz? Kendi eğrilerimiz mi bize yön veriyor, yoksa toplumun çizdiği doğrular mı?
Okuyuculara bir davet: Kendi gönye cetvelinizi düşünün. Hangi toplumsal ölçüler sizi hizaya soktu, hangilerinde eğrilmekten korkmadınız? Bu tartışma, sadece sosyolojik bir mesele değil, insan olmanın en derin sorularından biridir.